21 Mayıs 2014 Çarşamba

Tarih Felsefesi- Karl Marx vs. Ali Şeriati



Marksizm

Her ideolojide olduğu gibi ideoloji, ideolojiyi kuranın ismini alır fakat başka ideologların yorumlarıyla hatırlanır. Öyle ki Marksizm denince artık akla sadece Karl Marks’ın düşünceleri gelmez, ona getirilen yorumlar akla gelir. Bu yorumları derecelendirirsek üç çeşit Marksizm ortaya çıkar.
      1.      Bilimsel Marksizm
      2.      Devlet Marksizmi
      3.      Avam Marksizmi
Bilimsel Marksizm ve Devlet Marksizmi için gereken altyapı bende bulunmamaktadır. Bundan dolayı sadece avam seviyede Marksizmi inceleyeceğim.

Tarihsel Materyalizm

Tarihsel Materyalizm demek, Tarihsel Determinizm’in tersine, bireyin tarihin akışında iradesinin olmaması demektir. Öyle ki tarih belirli kurallara göre hareket eder, bundan dolayı nereden geldiği ve nereye gideceği tamamen bellidir, insan (birey) ise bu tarih dalgasında çırpınıp durur. İnsan Tarihsel Materyalizm ’de nehir içinde yüzen balık gibidir. Balık nehir içinde ister akıntıya doğru ister akıntı yönünde yüzer ama nehir yine akacağı yere akar ve böylelikle balığın ulaşacağı son da nehir tarafından belirlenmiştir zaten. Avam Marksizmi’nde böyle bir tarih görüşü esastır. Bu tarih görüşünün temelinde ekonomik insan algısı yatar. Mülkiyet paylaşımı tarihi etkileyen tek faktördür. Her ne kadar toplumların hareketi tarihi belirlese de birey bu tarihin akışında etkisizdir ve ister istemez bu tarihten de etkilenir. Öyle ki ben 21. yy ’da değil de 12. yy ‘da yaşasaydım daha faklı düşünür, daha farklı konuşur, daha farklı yaşardım.

Avam Marksizmi’nde Tarih

Avam Marksizmi’nde tarih mülkiyetle başlar. Zaten tarihe güç ve siyasi bakışın tersine sadece mülkiyet temelli bakılacağını belirtmiştim. İnsanlar mülkiyetten önce beraber, kardeşçe, uyum içerisinde yaşıyorlardı. Doğa ile uyum içerisinde, doğaya zarar vermeden, toplayıcılık veya avcılık yaparak yaşamlarını sürdürüyorlardı. Sonra bir insan toprağı işlemeyi öğrendi ve böylelikle kendine büyük bir parça toprak sahiplendi. Eski üretim araçları olan toplayıcılık ve hayvancılık gitmiş artık toprak merkezli bir yaşam söz konusu olmaya başlamıştır. Toprağı işlemesini bilen ve toprağa “sahip” olan bu insan, toplayıcılık ve avcılıkla yaşamını sürdüren insanlara egemen oldu ve artık diğer insanlar onun toprağında çalışmaya başladılar. Üretim aracının değiştiği ilk dönemde, tarihin başlangıcında sınıfsal ayrımcılık da başlar. Bir tarafta toprak sahibi, diğer tarafta toprak işleyenler… Üretilen bütün hasılat ise toprak sahibine gitmek zorundaydı çünkü toprak onun ise ondan elde edilen de onun olmalıydı. Toprak sahibinin gücü gitgide arttı ve artık toprak işleyenler onun kölesi konumuna geldiler. Artık toprak sahibi çalışmadan para kazanıyor, köleler ise onu yaşatmak için çalışıyorlardı.
Lakin köylüler de bu durumdan rahatsız olmaya başladılar. Ortadaki adaletsizliği fark eden köleler, kölelik yapmalarının saçmalığını fark ettiler ve hak talebinde bulundular. Yapılan değişikle artık onlar köle değil “serf” olacaklardı. Serfler, toprakla alınıp satılan işçilerdi. Bir insana bağlı değillerdi, toprakla alınıp, toprakla satılıyorlardı.
Köylülerin serfleşmesi onlar adına bir başarı iken toprak sahipleri de boş durmuyordu. Toprak sahipleri inanılmaz gelirlere sahip olmuşlardır ve artık sermayedardırlar. Büyük sermayeleri ile daha fazla toprak alıp daha geniş alanlara hüküm sürdüler. Toprağı satın alınan toprak sahibi de sınıfsal rejimde alt sıralara kayıyordu. Böyle olunca sermaye tekelleşti. Yani büyük bir miktar toprak iki veya üç kişinin oldu ve diğer bütün insanlar bu toprağı işliyordu. Böylelikle feodalite başladı. Minik kentler kuruldu, bu kentte toprak sahibi sermayedarlar ve serfler vardı. Feodalite sisteminde bu iki sınıfın arasına üçüncü bir sınıf girdi. Burjuvalar… Bu insanlar bir kentten aldıklarını diğer kente satıyor, kentler arası ticaret yapıyorlardı. Burjuva kesmi ne serften fakir ne de toprak sahibinden zengindi.
Gün geçti bütün kent burjuvadan alışveriş yapınca burjuvanın gelirleri arttı. Artık kentin ileri gideni bile burjuvaya borçlu duruma düşmüş bulundu. Sermaye ticarete yenik düştü. Burjuva kesmi güçlendikçe burjuvaya borcu artan toprak sahibinin gücü tükendi ve kenti yönetemez duruma düştü. Böylelikle yönetim burjuvaya kaldı. Burjuva kentin sahibi konumuna yükseldi. Burjuva kenti yönetirken kentin âlimleri yaptıkları çalışmaları burjuvaya sattı. Artık o dönemin bilim adamları da tıpkı toprak sahibine çalışan köleler gibi burjuva için çalışıyordu. Bilim adamlarının bu çalışmaları sonucunda teknoloji açığa çıktı ve makine üretildi. Üretim aracında yapılan bu büyük değişiklik toplumu etkileyecekti elbet.
Makineleşmeyle beraber artık işçinin görevini de makina yapmaya başladı. Eskiden omzunda baltasıyla gezinen işçinin hiçbir vasfı kalmamış, bir makinenin başında bir vida sıkarak yaşamını sürdürüyordu. Bu büyük makinalaşma kapitalizmi beraberinde getirdi. Farkındalık kazanan işçi artık hayatını bir makinanın başında geçirmek istemedi, isyan etti. Emeğin hâkimiyeti, yani işçi sınıfının hâkimiyeti ile mülkiyetin ortadan kalktığı, en baştaki, düzen hedeflendi. Bu hayata komün hayat, yani herkesin kendi elinin emeğini yediği hayat…

Ali Şeriati’ye göre Tarih

Şimdi anlatacağım tarih felsefesi şahsıma ait olmayıp, İranlı sosyolog Ali Şeriati’nin kitaplarından anladıklarımdır. Ali Şeriati’ye göre tarih Habil ve Kabil kıssası ile başlar. Bütün tarih felsefesinin ana dinamikleri de bu kıssanın içinde bulunabilir.

Habil ve Kabil Kıssası

Habil ve Kabil Hz. Âdem’in çocuklarıdır. Habil toplayıcılık, avcılık ve hayvancılıkla yaşamını sürdürürken, Kabil ise çiftçilik yapmaktaydı. Kabil, ona uygun görülen eşi beğenmeyip Habil’in eşine talip olmuş, bu tartışma ve çatışma Hz. Âdem’e taşınmıştır. Hz. Âdem’in verdiği karar üzerine Habil ve Kabil Allah’a kurban sunarlar. Bunun sonucunda Habil en sevdiği ve en değerli gördüğü devesini kurban ederken, Kabil ise sararmış bir buğday başağı sunar. Lakin Kabil’in kurbanı kabul edilmez, bundan dolayı da itirazı kabul edilmez. Sonrasında ise kıssa Kabil’in Habil’i öldürmesiyle son bulur.

Ali Şeriati’ye göre Tarih Felsefesi

Şeriati bu olayı değerlendirirken Habil’in ve Kabil’in hayatını sürdürmek için kullandıkları üretim araçlarına dikkat çeker. Habil toplayıcılık ve hayvancılık yaparken tabiatla uyum içinde yaşar. Aynı zamanda Kabil’in değer verdiği başak da Kabil’in çiftçilik yaptığını gösterir. Çiftçilik ve tarım aynı Avam Marksizmi’nde olduğu gibi mülkiyet algısının sonucudur.. Öyle ki o toprağı sadece Kabil ekip, biçtiği için ondan elde ettiği mülkü de kendisine sayar. Ondandır ki Kabil, elde ettiklerinin değerlisini kurban etmez, sadece solgun bir başak kurban eder. Bu da Kabil’in elde ettiklerinin sadece ve sadece kendisine ait olduğunu düşündüğünün kanıtı olarak gösterilebilir.
Öyle ki bu kıssada da görülebilir ki Kabil burada üretim araçları yönünden toprak sahibi, Habil ise burada tabiata uygun yaşam sürdüren, avcı, toplayıcı olarak görülebilir. Kabil’in Habil’i öldürmesi ise zalimin mazluma karşı aldığı ilk galibiyettir. Çünkü Habil adaletin sembolü olarak doğru olanı uygularken, Kabil tabiata karşı geliyor, mülk ediniyor ve burada Habil ise Kabil’in önünde varlığıyla engel teşkil ediyor. Kabil’in Habil’i öldürmesiyle artık Kabil’in önünde engel kalmamış oluyor. Şeriati’ye insanlık tarihi artık Kabil’in egemenliği altındadır. Habilî olanlara artık isyan ve mücadele kalıyor. Artık tarih, sadece mülkiyet, güç, sermaye ve iktidar üzerinden kendini tanımlayanla hak, adalet, ortak paylaşım, tabiata uyum güdüsü içerisinde olanların savaşı olmuş olacaktır.
Şeirati, mülkiyet algısı üzerinden Marx’ın, cinsellik üzerinden Freud’un temellendirdiği insanlık tarihine farklı bir bakış açısı olarak şöyle yorumlamaktadır:
Cinsellik ve mülkiyet algısını bencilliğin ya da beni seçmenin bir sonucu olarak görmeliyiz. Asıl sorunun, insanlık tarihinde bireyin kişisel çıkarlarını toplumun gereksinimlerinin önüne koymasıdır. Böyle bir algı bencillikle beraber mülkiyet algısı ve fayda-çıkar merkezli materyalist bir düşünce algısı ortaya çıkarır. Bu düşünce ise toplumda sınıflar oluştururken, biz olamayan, herkesin ben olduğu çatışmacı bir toplum ortaya çıkarır.
 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder