Gündelik konularda karşımıza çıkan olgulara karşı tepki veriyoruz. Bazen bu bir düşünce sistemi olabiliyor, bazen bir olay olabiliyor, bazen de bir alışkanlık... Ama sürekli olarak bir etkiye tepki veriyoruz.
Ey anonim, eğer neye tepki verdiğini bilmezsen, elbet tepki verdiğin olguya dönüşürsün.
Demek istediğim şey şu: Ortada kötü olarak gördüğümüz, bize kötü görünen bir olgu var ve biz bu olgulara refleks olarak tepki veriyoruz. Öyle ki düşüncemizin hiçbir derinliği yok, sadece aklımızda çıkan ufak bir kıvılcımın peşinde sürükleniyoruz. Annem der ki, bir konu üzerine insanın aklına gelen ilk düşünce, o insana ait değildir, hatta çevresindeki insan,kültür, kısacası sistem tarafından düşündürülmüştür. Çok da doğru söylemiş annem. Bu tip kötü gördüğümüz olaylara verdiğimiz tepkiler aslında bizim tepkimiz olmuyor, bizden vermemiz istenen tepki oluyor ve bu da bizi otomatikmen tepki verdiğimiz olgunun içine çekiyor..
Güzel ve güncel bir örnekle açıklayayım. Soma! Allah rahmet eylesin! Ekmeği peşinde 300'den fazla madencimiz hayata gözlerini yumdu ve tamamen hayatlarını bizim için feda etmiş oldular. Bu kadar kötü bir haber karşısında insanın aklına gelen ilk düşünce bu olayın sorumlularının istifa etmesi düşüncesi ve "Böyle bir kaza nasıl olabilir?" sorusudur. Eğer insan bu düşüncenin peşine takılıp, tamamen bu düşünce yönünde hareket ederse o işçilerin katili olur.
Burada bu kalp parçalayan haber karşısında kendimize şu soruyu sormalıyız: Bu işçiler bundan önce hayatımızın neresindeydi? Bir çoğumuz bundan önce Soma'da kömür madeni olduğunu bildiğini bile sanmıyorum. Şahsen ben bilmiyordum. Ama bizim o insanları düşünmemiz için o insanların ölmesi mi gerek illa? Türkiye'de işçiler ve emekçiler öleli 50 yıl olmuş zaten, öyle ki asgari ücret karşısında hayatlarını vermektedirler. Eğer biz bundan önce işçilerin emeklerinin yendiği üzerine hiç düşünmezsek, gün gelir maden ocağından biz sorumlu oluruz ve o işçilerin ölümüne bizzat sebebiyet veririz. Burada acınacak olan ekmeği peşinde günde 16 saat çalışan işçi değil, bizizdir. Her gün o insanların paralarını, emeklerini,alın terlerini çalarken hiçbir şey olmamış gibi yaşıyor, sonra da bu insanlar öldüğünde iyilik meleği kesiliyoruz! Yaptığımız, o insanları öldürmekten çok daha kötü. Anonim, seni bu bilince davet ediyorum. Öyle ki, sen o sıcak yatağında uyurken o gecesini gündüz ediyor, bizim için çalışıyor ve ruhumuz duymuyor. Bil ki, bizim o insanlar için yaşamamız gerekiyor. Bil ki, biz o insanların hakkını ödeyemeyeceğiz. Bil ki, o insanlar için almadığın her nefes onlara ihanet ve hıyanettir!
Günümüzde bütün ekonomik sistemler işçileri sömürmek üzere kurulmuştur. Hiçbir zaman insanlara verilen ücret emekle orantılı olmadığı gibi, ortada ters bir orantı vardır. Böyle olunca bütün mal,mülkiyet çalışmayan %10'a giderken diğer %90 emeğinin karşılığını alamamaktadır. %90'ın çektiği bütün emek %10 tarafından sömürülmektedir. Asıl eleştirilmesi gereken vahşice, işçilerin kanını dahi sömüren kapitalist sistemdir! Şu anda bu illet sistemin yaptğı ise bu insanlara acımaktır! Bu insanların ölümleriyle, arkada dönen emek hırsızlığının üstü kapanmaktadır. Bütün bu olaylara içten bir şekilde üzülmekle, böyle bir acıtasyonun içinde kaybolmamalı, yapılan bu haksızlığın nedeni hakkında bilinçlenmeli, bizim ne yapmamız gerektiği konusunda karar vermeliyiz. Anca o zaman üzerimize düşen kan lekesini temizleyebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder