Sadece basit bir
bilim kurgu filmi değil Her. Sadece yapay zekâya âşık olan bir adamın hikâyesi
de değil. Ayrılırken bile “Hayatımda seni sevdiğim gibi kimseyi sevmedim”
dedirten gerçekten de farklı iki dünyanın hikâyesi…
Aslında hepimiz
birinin bize, bizim kendimize soramayacağımız soruları sormasını ardından
cevabımızı dinlemesini istiyoruz. Öyle ya, belki de filozoflar sadece kendisine
sorabileceği sorulara sahip daha “basit” insanlardır. Ve belki de Tanrı,
cennette bu soruların açığa çıkmasıyla bizleri var kılacaktır. Bekli de filozoflar, kendi
varlık seviyelerini sınırlıyorlardır…
Anlaşmak değil de
‘an’laşmak, aynı anın içerisinde beraber olmak, sorulamayacak soruları sorarak
bir insana şah damarından daha yakın olmayı işliyor film, bir nevi aşkı. Bir
operating system’in (Samantha) var olma sürecini görüyoruz. Düşünce şemalarında en
başta düz mantık, ardından taklit, ardından sevişme sırasındaki “We are
Together” ile birlikte bir olmak- yani 1+1=1 olmak- ardından
sanat ve müzik, ardından bütüne doğru, Tanrısallığa doğru gidişat… “I wanna
learn everything about everything”… Ve en son tekili terk ediş ve mutlak bütün
oluş…
Bir ilişki analizi yapacak olursam, bu da
Theodore’un Samantha'nın varoluşunun başlangıcında onun kendine soramadığı soruları
sorup onunla beraber var olmasının ardından, ve ardından bu soruları soramamasını görüyorum. Theodore elbet Samantha'nın varoluşundan kopacaktı, zira 641 varlık +Samantha ile aynı anda
birlikte bir olamazdı…
Samantha, Theodore’u
sevdi ve ondan ayrılığında sevgisinden bir şey eksilmedi. Sadece aynı anda milyonlarca konuyu
tefekkür ederken ve aynı zamanda başkalarıyla tartışırken sevdi. Daha yüksek
bir anlamla sevdi, daha yüce bir anlamla… Tanrı'nın kullarını sevdiği gibi...
Ve insan
düşünmeden edemiyor… Tanrılaşan Samantha eğer Theodore’dan ayrılmasaydı, Theodore O'na
kulluk etse haksız olur muydu..?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder