Bu şarkıyı ne zaman dinlesem tüyleri diken diken oluyor. Bu dünyada haksızlığa uğramış insanlar için beslediğim ilk adalet hissiyatı bu şarkıyla başlamıştı. Öyle bir şarkı ki Marx'ın, Hegel'in, Sartre'nin bütün toplumsal çöümlemelerini içinde barındırıyor. Hem de bilgi ile değil, bilakis tamirci çırağının içinden görüyoruz yaşadığı ayrımcılığı, pozisyonundan utanışını.
"Elleri ak yumuk yumuk ojeli tırnakları, nerelere gizlesin şu avucun nasırları" diyor tamirci çırağı. Hiç bir emek zayi etmeden babasının parasını yiyen kızdan avucundaki nasırlar dolayısıyla utanıyor. Utanıyor çünkü o kendi elinin emeğini yiyor, utanıyor çünkü onun babası zengin değil.
"Ustam seslendi uzaktan oğlum al takımları" dizesini Cem Karaca öyle bir seslendirmiş ki, tamirci çırağının real dünyaya adeta beton bir duvara toslar gibi toslamasını hissedebiliyorum.
"Ustama dedim ki giymeyim tulumları"... İşte burası şarkının beni benden alan parçası. Öyle ki çırak hayatından utanıyor. Yani bu avucundaki nasırları saklamaktan öte bir şey, bu tamamen eziklik duygusu. Sağ olsun Cem Karaca yine burada bu gencin feryadını yen güzel şekilde sunmuş.
"Durdu zaman, durdu Dünya, girdi içeri kapıdan"... Bu ne büyük bir aşk! Artık burada çırağımız için zaman, mekan hiçbir şekilde önemli değildir, sadece o önemlidir. Çırak zengin kızcağımız için nefes alırken, onun için yaşarken yapabildiği tek şey: " Öylece bakakaldım, gözümü ayırmadan"
Kıza bu denli aşık gencimiz, hayatının en büyük anını yaşarken, ki hakikati zengin kızda görüyor ve bir nevi Allah'ın güzeliğinin zengin kızda şekil almış haline aşık oluyor, zengin kızın ufak bir sorusuyla bütün dünyası yıkılıyor: "Kalktı hilal kaşları sordu: Kim bu serseri?"
Bitti. Artık tamirci çırağının hayatı un ufak oldu, parçalandı, mahvoldu! Neden? Çünkü tamirci çırağı idi. Ustasına bakarsak onun da bu yollardan geçtiğini görüyoruz. Ama o bu zalim ve insana beş kuruş değer vermeyen bu dünyada o ne olduğunu (daha doğrusu ne olmadığını) çoktan kabullenmiş: İşçisin sen, işçi kal!
Bilmiyorum ben mi fazla değer veriyorum ama, ben bu şarkıdan gerçekten çok etkileniyorum. İnanıyorum ki hiç bir sosyolog, bu insanların gerçekten neler hissettiğini, neler yaşadığını bu şarkı kadar içten ve kalplerde bu denli iz bırakır şekilde açıklayamacaktır. İşte burada sanatın değerini yeniden keşfediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder