Ordu - Millet anlayışı üzerine kurulan milletimizde Devlet - Din ilişkisinin en yoğun yaşandığı alan doğal olarak savaş alanıdır. Bu bağlamda Türklerin bir savaşta olası senaryolardaki tartışılmaz sonuçlarda Devlet - Din ilişkimiz hakkında fikir sahibi olmamız mümkündür.
Şehadet üzerinden Devlet - Din ilişkisi şu şekilde incelenebilir: Savaş sırasında iki askeri ele alalım. Askerlerden biri komutanının emrini uyguluyor, diğeri komutanının emrinin uygulamasını yerine getirmiyor ve iki asker de eylemleri sırasında ölüyor. Bu bağlamda komutanının emrini uygulayan asker şehit, komutanının emrini uygulamayan asker vatan haini oluyor. Öyle ki; iki askerin nesnel olarak hangi eylemi gerçekleştirdiğinin bir önemi kalmıyor, bir askerin şehit veya vatan haini olduğunun parametresi komutanlarının verdiği emri uygulaması oluyor. Bu bağlamda toplum, komutanın emrini uygulayan askerin şehadetine şahit olurken, Allah katında o asker toplumun rızasını almış şekilde huzura çıkıyor. Dinimizde ise komutanın emrini uygulayan askerimizin şehadetinin, cennetle ödüllendirileceğine dair bir hakikat yatmakta. Senaryoyu özetleyecek olursak; komutanının emrini uygulayan askerin şehadeti, önce komutanın temsil ettiği toplumun rızasını, ardından toplumun temsil ettiği Allah'ın rızasını kazanmakta ve bu durumda Allah'ın rızasını kazanmak ile komutanın emrini uygulamak denk olmaktadır. Yani Din, Devleti referans almaktadır.
Savaş alanındaki Devlet ve Din arasındaki ciddi bağı tümevarımsal bir düşünce yöntemiyle bütün Devlet yapılanmasına dönüştürürsek, kurumsal yapının kararları Din hükmüne denk bir algılama olacaktır. Devlet ve Din algısını bu düşünce zemini üzerinde inşa etmemiz gerekmektedir.
Savaş alanındaki Devlet ve Din arasındaki ciddi bağı tümevarımsal bir düşünce yöntemiyle bütün Devlet yapılanmasına dönüştürürsek, kurumsal yapının kararları Din hükmüne denk bir algılama olacaktır. Devlet ve Din algısını bu düşünce zemini üzerinde inşa etmemiz gerekmektedir.
Milletimizdeki Devlet - Din ilişkisinde Din, Devleti referans aldığından dolayı Devlet düzenindeki emirler sonuç olarak Din hükmündedir ve bu hakikat muhakkak Devlet yapılanmasının merkezine oturmalıdır. Zira milletimizde, Devlet düzenindeki emirlerin Din hükmünde yer almaması sonuç olarak liyakat sisteminin bozulmasıyla beraber rüşveti, adam kayırmayı ve paralel devlet yapılanmasını doğurduğu bir gerçek.
Çok şükür devletine bağlılığı tartışılmayacak kadar yüce bir milletin çocuklarıyız. Fakat Devletimizin bekası için Devlet düzenindeki emirlerin Din hükmünde olmasını tehlikeye atacak her türlü hain oluşumun tespiti ve yok edilişi üzerinden bir yöntemle ilerlemedikçe 15 Temmuz sürecinin benzerini bu sefer farklı kişilerle yaşamamız kaçınılmazdır. Millet olarak Devletimizin bekası için Devletin emri dışındaki her hükmü; Dinimize yapılan bir saldırı, Devletimize yönelik hain bir plan ihtimali olarak ele almak vatandaşlık borcumuzdur.
15 Temmuz sürecinden sonra bu meseleyi cemaatler üzerinden rasyonel bir zeminde ele almak gerekmektedir. Ülkemizde cemaatler, insanlarımızın Dini çeşitli ve farklı şekillerde anlamaları ve yorumlamaları konusunda önemli rol oynamalarına rağmen, bireylerin cemaatlerle arasındaki güçlü duygusal bağ; Devlet yapılanmasında emirlerin uygulanması hususunda bir tehlikeye yol açıyor. Öyle ki, cemaatlerin yaydığı Din anlayışının, Devlet emrini Din hükmünde bulmama ihtimali söz konusu. Bu bağlamda herhangi bir cemaatle bağı olan herhangi bir vatandaşın; Devlet düzenindeki emri mi yoksa cemaatin yaydığı din anlayışının sonucu olan başka bir emri mi uygulayacağı bilinemiyor. Bu bilinmezlik şüphesiz Devlete zarar verirken, cemaat müntesibinin Devlet düzeni içinde bulunduğunda vatan hainliği her daim bir ihtimal olarak bulunuyor.
Devlet - Cemaat ilişkisinde, cemaatlerin olası bir ihtimalle Devlet emrini Din hükmünde ele almaması onların Devlet bünyesinde yer almamaları için yeterli bir sebeptir. Bu bağlamda cemaatlerle bağı olan vatandaşların Devlet bünyesinde yer almamaları ve Devlete ihanet etmeleri ihtimal dışı bırakılmalıdır.
Toplum - Cemaat ilişkisi üzerinden cemaat karşıtlığı yöntemi izlemek gerçekliğe uymayarak toptan bir çözüm olarak çözümsüzlüğü doğuracaktır. Cemaatler, Toplumumuzun Din anlayışına çeşitlilikler katması sonucunda Topluma fayda sağlarken, Devlet nezdinde bulunmaları bir tehlikedir. Bu bağlamda Toplum nezdinde bulunmalarına imkan sağlanmalı fakat Devlet nezdinde yer almaları ise bir Milli Güvenlik sorunu olarak ele alınmalıdır.
Şüphesiz cemaat ile bağı olan vatandaşların tespit edilip Devlet bünyesinde yer almamalarını sağlamak güçlü bir Devlet düzeni ve detaycı bir istihbarat gerektiriyor. Devletin vatandaşı ile kuracağı bu hassas ilişkinin yönteminin nasıllığını tespit etmek üzerime vazife olmamakla beraber haddimi aşıp şahsi çözüm önerimi sunmak isterim:
- Cemaatlerin kurumsal düzen içerisinde tanımlanamaması, cemaat algısının anayasal ve hukuksal zemine oturmaması cemaatlerin illegal yapılanmasına ve anormal bir şekilde büyümesine yol açıyor. Hukuksal zeminde cemaatler, kurumsal bir sıfata oturtarak onları resmi yollarla takip edilebilir, denetlenebilir kılınmalıdır.
- Devlet bütün örgütlenmeleri, cemaatleri ve tarikatları bünyesinde bulundurmama kararı almalıdır. Devleti yönetme iddiası ve vatandaşa düşen bu sorumluluk, halihazırda siyasi partiler üzerinden kurumsal ve denetlenebilir bir şekilde yapılmaktadır. Bu kararın işleyebilmesi için öncelikle cemaatlerin kurumsallaşması gerekmektedir. Zira memurların işe alınma sürecinde, vatandaşın cemaatlerle maddi veya manevi bir bağı olup olmadığı kurumsal bir gerçekliğe oturtulmalıdır.
Şüphesiz Devlet'in cemaatlere karşı alacağı bu tutum, cemaatlerin Toplum nezdinde sahip olduğu/olacağı ekonomik ve sosyal gücün de kontrol edilebilir bir seviyeye inmesine yol açacaktır. Bu bağlamda cemaatler Toplum nezdinde bütün farklılıklarıyla var olabilirken, vatandaşın bir cemaate dahil olması toplumsal kimlik üzerinden büyük bir karara tekabül edecektir. Bu vesileyle cemaatler yoluyla yapılan Din istismarına karşı Devlet'in alacağı net tavır, devlet büyüklerinin ve vatandaşların 'kandırılması' konusunda bir engel teşkil edecektir.